Gölge!!!


Bir ömürden yarım saat çaldım.

Yaşananların suyundan çorba yaptım.
Kendime mükellef bir sofra hazırladım.
Mumları yaktım, karşıma geçtim.
Bir kaşık aldım iştahım kaçtı.
Açıkçası karşımdaki ayıkken hiç çekilmiyordu.
Tüm şarabı içtim, yine de ayık kaldım.
Bari kendim, kendime ayıp etmeyeyim dedim, masadan kalkamadım.
Konuştu. Dinledim.
Uzun uzun konuştu. Özetle dinledim.
Tam bir bey efendi gibiydim, kendimi takdir ettim.
Baldıran zehirini ballı bir içecek sandım, içtim, ölmedim.
Kusmak istedim, karşımdakinden çekindim.

Sonra sıkıldım, aklımın içine kaçtım.
4 şehirden geçtim, 5 plaka ezberledim.
Hepsinin üstüne benzin döktüm, çakmağım tutukluk yaptı..
Ceza-i ehliyet için başvurumu yaptım, renk körü çıktım.
Bıçağı elime alıp karşımdakine fırlattım.
8 yerine saplandı, ağlamadı..
Masaya bir yumruk attım, oralı olmadı..
Pişkinliğine kızdım, dişlerimi sıktım.
Sigarama uzandım, nezaketen yaktı, biraz yumuşadım.
Duman dikkatimi dağıttı, başka çağlara uzandım..

Kendimi, Son Yemek'te İsa’ya arkadan tavşan işareti yaparken yakaladım,
eline bir tane patlattım.
Düşünüyordum, öyleyse var mıydım?
Öyleyse yok olanları düşüncesiz ilân ettim, biraz rahatladım..
Bu benim için büyük, insanlık için önemsiz bir adımdı,
üstünde durmadım.

Bana bir dayanma noktası verseler dünyayı yerinden oynatacaktım!

Canetti Körleşme’kten söz edince doktora uğradım.
Kalbim ileri derece miyop çıktı, alçıya aldırdım.

Suç’u Dostoyevski işledi, Ceza’sını ben yattım.
Ama çok ses çıkaramadım,
Zira Hayvan Çiftliği’nde Farelere İnsan muamelesi yapmıştım.

Bir gemiye bindim, karanlıktım..
Yönümü çizmek için Puslu Kıtalar Atlası’na baktım..

Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman aradım,
Kendimi o limana çıkaramadım.

Okyanusun ortasında sihirli bir lâmba buldum, okşadım,
İçinden kendim çıktı, sordu sorusunu.

Dedim:

“Gölge etme, başka ihsan istemem…”

Masadan kalktım!

0 yorum :