Sıcak Başıma Geçti!


Leş gibi sıcakta, ne yapacağımı bilmez vaziyette işten çıkmıştım. Şuursuzca Beşiktaş'a doğru yürümeye başladım. Aklımda sadece soyunmak vardı. Soyunmaktan başka bir şeye konsantre olamıyordum. Teşvikiye Caddesinde, öyle birdenbire soyunsam neler olabilir diye düşünmeye başladım. Çok geçmeden hiçbir şey olmayacağını anladım zira etrafımdaki herkes nerdeyse tamamen soyunuk vaziyetteydi. Buradan hadise çıkmazdı. Erkekliğime bok sürmemeye karar verdim.

Derken önüme o çıktı. O ki ne o. Of ki ne of. Oy ki ne oy. Boy desen boy, pos desen pos, göt desen göt! Kadın kelimenin tam anlamıyla taş gibiydi. Acaba hepsi kendisinin miydi? Henüz sadece arkadan görmüş olsam da arka taraf önde neler olabileceğine dair gayet belirgin ve yeterli ipuçları veriyordu. Aklınıza hemen fesatlık gelmesin ipneler! Ben sadece ona sarılıp uyumak istiyordum :(

Üzerine geçirdiği ipince ve laplacivert tişörtünün altından sırtının kıvrımları belli olurken ben çoktan oralarda kaydırak yapmaya başlamıştım bile. Güneş beynimi yakmıştı, 3 kuruşluk aklımı da olay mahallinde bırakmak üzereydim. Niye böyle müstehcen düşüncelere gark olduğumu anlamaya çalışıyor ancak işin içinden çıkamıyordum. Galiba ben de insandım. Bunu fark edince sarsıldım tabi biraz ama çok sürmedi. Bari şu dünya gözlerimle iyice bir inceleyeyim mübareği derken elindeki kitabı gördüm. Kadın, Kafka'nın Dava'sını dolaştırmaya çıkarmıştı. O artık benim de davamdı. Bu dava uğruna her şeyi göze alır, gerekirse silahlı mücadeleye kadar vardırırdım işi. Dağlara çıkar, tehlikeli şiir okurdum icabında. Gözüm karaydı. Benim yerim sevdiceğimin yanıydı. Onunla evlenmeye karar verdim. Nasıl olsa çocuklarımız doğduğunda onun da bundan haberi olurdu. Evet. Bana milyonlarca çocuk doğuracaktı. Hiçbir spermimi zayi etmeyecektim . Bir batında dünya nüfusunu hoplatacaktım adeta. Biz büyük ve mutlu bir aile olacaktık. BenYaşar Usta olacaktı. O zaten onca çocuğu doğurduktan sonra Adile Naşit olmakta pek güçlük çekmezdi. Kendimize bir de Şener Şen bulduk muydu gelsin Neşeli Günler. Ama bunları düşünmek için henüz çok erkendi. Zira aklım çocuklarımızın üretim sürecinin ne kadar şahane olabileceğinde takılıp kalmıştı. Tanrım bana neler oluyordu? Ne biçim anasını sattığımının kiraz mevsimiydi lan bu!

Evliliğimizin bu ilk dakikalarında ayaklarım yere basmıyormuş gibicesineydi. Herkesi kıskandıracak güzellikte bir çift olmuş, adeta birbirimiz için yaratılmıştık. Sevdiceğim bu hususta yorum yapmaktan kaçınsa da onun da benim gibi düşündüğünden son derece emindim. İbrahim Kutluay'ın ağzını açmasına fırsat vermeyen Demet Şener gibi olmuş, yolda yanımızdan geçen herkese bakışlarımla aşkımızın büyüklüğünü ve kutsallığını anlatmaya başlamıştım. Artık kaçarı yoktu, biz de Slav ırktan bir dadıya çocukları iteleyip birlikte pilates milates yapacaktık. Bütün hayatımızı organize etmiştim. atalarımız, yuvayı yapma işini onun cinsine kastırmış olsa da hayat müşterek yuvayı kurma hayali bana düşmüştü. Ama ziyanı yoktu, biz yeter ki mutlu olalım, ben hepsini hallederdim. Gerçi perde seçiminde biraz zorlandığımı itiraf etmeliyim.

Derken gitti. Bıraktı gitti! Beni milyonlarca çocuğum ve acaba öbür küsülerini mi alsaydım diye içime dert olmuş perdelerimle baş başa bırakıp gitti. Göz göre göre karşı kaldırıma geçti. Sevdiğim Kadını tanıyamıyordum artık. Durum gerçekten inanılır gibi değildi! Nasıl böyle birden bire değişebilmişti! Onun için yaptığım onca fedakarlıktan ve sarılarak uyuduğumuz o masum gecelerden sonra nasıl da böyle dımdızlak bırakabilmişti lan beni! Orospu çocuğu muydu neydi!

Yol boyu bu şoku atlatmaya çalıştım. Maçka Parkına gidip bir ağaca isimlerimizin baş harflerini kazıdım. Kadının adı bence Yosma'dı. Olsa olsa Yosma olurdu o. Böyle düşünüyorum. Neyse işte. İçimdeki aşk acısı beni dişi Werther'e çevirmişti nerdeyse ve ben o yavşaktan gerçekten hiç hazetmezdim. Hemen bu işe bir çözüm bulmam gerekiyordu. Zaman her şeye ilaçtı belki ama geçmek bilmiyordu. Sanırım daha fazla direnemeyecektim. Deniz kenarına gidip kendi kendilerimi intihar etmeye karar verdim. Hem bu sıcakta da mis gibi serinlerdim hee. İyi düşündüm bunu. Yolda beni vazgeçirmeye çalışan Sarışın başka Kadınlar oldu, ama ben hala kimle sevişsem yine onu aldatıyordum :(

Yapacak bir şey yoktu. Hayatın sonundaki o ince kırmızı hatta gelmiştim artık. Ama filmin en heyecanlı yerinde canım dondurma çekti. Ölmeden kendime bir güzellik yapayım dedim. Ne de olsa onca yıllık kendimdim. Sevimli de bir şey, kıyamıyor tabi insan. "Al hadi al kerata" deyip dondurmayı elime verdim. Oha!! Bak bak şuradakinin aklına nasıl da pis pis şeyler geldi son cümleden sonra. Siktir git lan sen okuma bir daha beni ipne!

Sonra neyse işte bir serinlik geldi böyle bana. Aşk acım filan geçti. İntihar etmekten vazgeçtim.

Ahan buda ispatı. Yalan demeyin lan..

2 yorum :