Gitti Diyemediklerimiz


Aslında ne anlatacağımı bilmiyorum. Birkaç gündür çalışayım diye şu koltuğa oturuyor ve öyle duruyorum. Dünya durmuyor. Onca şey oldu durmadı. Hakkında ileri geri konuşmak istemem ama ben bu kadar gamsız bir gezegen daha görmedim. Koltuk diyordum.

Akşamüstü babam gelip koltuğa oturdu. Baktı bana. Öyle bir baktı ki içimdeki civcivler oynayıp zıplamaya başladı. Babamın bakışları öyledir, kaç yaşında olursanız olun içinizi civcive çevirir. “Sarılayım mı biraz?” dedim, gülümsedi. Sonra kaybolup gitti işte.

Hayal görmenin en kötü tarafı dokunma isteğinizi karşılayamamaları. Yoksa birtakım Anıların aralarında mutlu görüntülere rastlamak halen mümkün. Ölülerin en kötü huyuysa konuşmamaları. Keşke Allah hiç olmazsa bu kadarını ayarlasaydı. Babaların sesi çok özleniyor.

Şu pencereden bakınca amcamın evi görünüyor. Amcamla babam emekliliklerinde arıcılığa merak salmışlardı. Gece gündüz onlarla ilgilenip arılara evcilleştirmeye çalışıyorlardı. Avuçlarına arı alıp “Bal mı yapıyormuş benim oğlum” diye seven iki adam düşünün. Biraz delirmiş olduklarını görüyor ancak kimseye çaktırmıyorduk. Sonra babam gitti işte. Amcamın ağlamalarına dayanamayan arılar da gitti. Sonra amcam da gitti zaten. Hiçbirini tutamadık. Arkalarında boş kovanlarla birkaç kavanoz bal bıraktılar. Uzun süre kahvaltılarda bal yerken hiçbirimiz konuşamadık.

Gidiyorlar yani, tutamıyorsunuz. Öldüler de diyemiyorsunuz öyle dikten. Önce balların filan bitmesi gerekiyor, birinin cesaret edip ayakkabılarını kapının önünden çekmesi gerekiyor, çay içmeyi çok sevdikleri bardaklarını gidip mezarlarına gömmeniz, içine su koyup bazı kuşların oradan su içtiğini görmeniz gerekiyor. Ölümün en anisi bile öyle birden tesir etmiyor vücuda. Zamanla geçer deniliyor, zamanla geçmiyor, şekli değişiyor. İşte böyle kullanılmayan anıları sakladığın dolapta biriken tozlara bakıp başka şeyler düşünmeye çalışıyorsunuz mesela. Mesela diyorsunuz ki toz esasen doğada kendiliğinden varolan bir şey değil, medeniyetin bize kötü bir hediyesi. Bir ara şuranın tozunu alayım diyorsunuz, şimdi ufo görsek çok tatlı olmaz mı diyorsunuz, şahsi bir ejderha alabileceğiniz günlerin gelmesini diliyorsunuz filan. Zaman geçiyor.

İnsanın arada bir kendisinin de tozunu alması gerekiyor. Yaşadıklarına şöyle bir bakıp hatıralarını yeniden katlaması ve güzelce yerleştirmesi gerekiyor. Böyle anlar bir parça da sessizlik gerektiriyor. Şimdi izninizle içimden bir dua söyleyeceğim. ”İyi ki yaşadılar” dediğimiz tüm ölmüşlerimiz için.

0 yorum :