Pisikolocilerim bozuldu aneyyy!


Kahramanımız iş yerinden bir bayan arkadaş. Her boşlukta çocuğuna telefon ediyor. Ben ne güzel aney sevgisi diye düşünürken, bugün yanımda konuştu evladıyla ve ben küçük dilime göz koyacak kadar büyük bir açlığın kollarında buldum kendimi. Kadın çocuğuna her şeye dair komutlar veriyordu. Şimdi yemek yiyebilirsin, şimdi elini yıkayabilirsin, evet bebeğim şimdi su içebilirsin, canım şimdi koltuğa oturabilirsin, höt zöt diye devam ediyor bu.

Hayatı boyunca kimseden komut almamış, vermeye kalkanları da estetik hareketlerle karşıya şutlamış biri olarak, zavallıcık çocukcağızın psikolocisini düşündüm. Neden böyle yaptım peki? Çünkü psikoloci çok mühimdi. Her eyleme şık bir kılıf idi. Aslında hiç kimse kötü değildi, olsa olsa psikolocileri bozuk idi. Yarın öbür gün bu çocuk manyak olduğunda hepimiz onu anlayışla karşılayacak idik. Karşılarız, orası mevzu değil de ben asıl bu kadının psikolocilerini düşünmeye doğru inceden yol aldım.

Sevgili Meraklı hemşehrilerim.

Şu geçmişi boklu dünyada, bildiğimiz en samimi sevgi biçimi aney babey sevgisi değil midir?
O mübarekler ki hiçbir çıkar gözetmeden, kayıtsız şartsız severler bizi. Samimiyet dediğimiz meret nedir peki? İçinden geldiği gibi davranmak, içi dışı bir olmak, rol kesmemek, artistlik yapmamak ve saire. Ve fakat böyle manzaralar neticesinde bu konuda da artık bütünüyle kuşkudayım.

Her şeyden önce bi kere bu kadın dünyaya kazık çakmış, zinhar ölmez! Hadi ölümü geçtim, ‘herhangi bir sebeple evladımın yanında olamazsam’ ihtimalini düşünmüyor bile.
Oysa kendisinin olmaması durumunda o çocuk sürahiyi bulamaz, bulsa suyu bardağa koyamaz, koysa ağzına götüremez, götürse yutamaz! Ne oldu şimdi?
Susuzluktan öldü yavrucak!

Bir de olayın sevgi arsızlığı boyutu var. Kadın tarafında tabii. Çocuğun hayatını kolaylaştırmak adı altında, onun eli, ayağı, böbreği ve dalağı olarak kendisine muhtaç bir sakata dönüştürüyor, karşılığında da minnet dolu bir sevgiden nasipleniyor böylece. Çocuğun beynine doğuştan yerleştirilmiş olan karar verme mekanizması ise, “kullanılmayan organlar zaman içinde küçülür” tezine göre, beynin diğer işlevleriyle beraber kişisel tarihin tozlu sayfalarına gömülmeye mahkum oluyor.

Ama ben biliyorum bunların sebebini. Hepsi, o 100 maddede hayatın katakullilerini öğretelim kitapları yüzünden oluyor. 100 maddede aşık oluyoruz, 100 maddede sevgilimizin bizi sevip sevmediğini, aldatıp aldatmadığını anlıyoruz, 100 maddede kariyer yapıyoruz ve 100 maddede daha neler neler yapıyoruz. Bu kadın da kuvvetle muhtemel 100 maddede çocuk yetiştirmeye kalkıyor. “Mantar bile yetişmez hanııımm” diyorum lakin anlaşamıyoruz.

Bir bardak su uzatıyorum:
-Susamışsındır, yutmayı unutma! diyorum.

Endişeli bir tebessümle bana bakarken ben olay mahallini hızlıca terk ediyorum.

Böyle işte sevgili Bolivyalı din kardeşlerim. Bunları düşündükçe içim dışıma çıkıyor. Çok samimiyim anlayacağınız.

Aklınıza mukayyed olun lan :/ bu arada küfür etmeden yazdığım ilk postum :/


1 yorum :

  1. Özel durumlar hariç çocukların kendi başlarına hareket etmesi ileride yetişkin birey olduğunda işlerine yarar,ana baba bir anda hayatlarından çıktıkları an kendi yaşantılarını sürdürmekte zorlanır zarar görür.

    YanıtlaSil